DOLAR 32,1972 0.05%
EURO 34,9811 -0.04%
ALTIN 2.512,120,08
BIST 10.909,981,59%
BITCOIN 22857376.23366%
Çankırı
18°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

274 okunma

Asırlık Askerağa Konağı

ABONE OL
14 Mart 2020 10:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çankırı’da Yeni Gün

Çankırı’da  ‘Askerağa’ lakaplı Mehmet Aksoy’un kızı Necla Babuçcu ve eşi Ali Babuçcu’nun gayretleriyle, onun yadigarı olan ‘Askerağa Konağı’ tadilat, tamirat ve teşrifat yapılarak Çankırı’nın sosyal hayatına kapılarını yeniden açtı.

Büyük (Ulu) Cami’nin hemen üstünde adeta bir asker ihtişamıyla duran Askerağa Konağı, 1928 yılında inşa edildi. 1978 yılında ilk defa kültür varlığı olarak tescillenen konağın 1990 yılında da tesciline devam edilmesine karar verildi.

Yapıldığı ilk yıllarda ‘Askeri Kolordu’ binası olarak hizmet eden konak daha sonraki yıllarda şahsi mülkiyet olarak kullanıldı. Pek çok el değiştiren konağın mülkiyeti, son olarak 1968 yılında Mehmet Aksoy’un satın almasıyla Aksoy ailesinin oldu.

Konak 1928 yılında inşa edilmiş.

Askerağa’nın kızı Necla Babuçcu ile yapmış olduğumuz röportajda konağın kıymetini ve önemini daha iyi anladığına vurgu yaparak, “Konak 1928 yılında inşa edilmiş. O dönemlerde binanın mülkiyeti bir başkasına aitmiş. Komşularımız ile ziyaret ve görüşmeler yaptım. Konağın babam satın almadan önceki ev sahibini buldum. Konak hakkında bir çok araştırmam oldu. Zamanında biz konağın kıymetini bilememişiz. Sıradan bir ev gibi içerisinde oturmuşuz. Ama zaman geçtikten sonra konak hakkında araştırmalar yaparak önemini daha iyi anladım.” ifadelerine yer verdi.

‘Askeri Kolordu’ binası olarak kullanılmış

Konağın inşa edildiği ilk yıllarda ‘Askeri Kolordu’ binası olarak kullanıldığını söyleyen Babuçcu, “Konağın yapılış tarihi konağın girişinde osmanlıca olarak 1928 olarak yazıyor. Daha önceki yıllarda Çankırı’da iki yada üç tane kolordu varmış. O kolordulardan birisi de burada konağın olduğu yermiş. O dönemlerde bu konak kolordu binası olarak kullanılmış. Konağın altında mahzen gibi zindan gibi bir yer varmış. Askeri cezalılar orada nezarethanede tutulurmuş. Konağın avlusunda bir ahır varmış. O ahırda kolorduya ait askeri atlar barınıyormuş. Kolordudan sonra pek çok el değiştiren konağın mülkiyeti en son babamın satın alması ile birlikte ailemize geçmiş oldu.” şeklinde konuştu.

Aksoy ailesinin lakabı: Askerağa

Dedesinin ‘Askerağa’ lakabının nasıl ortaya çıktığını anlatan Necla Babuçcu, “Eski yıllarda, soyadı kanununun olmadığı dönemlerde hep lakaplar kullanılırmış. Savaş zamanı, yokluk yıllarında tüm imkanlar insanların kendi el emekleri ile olurmuş. Kıyafetlerini dahi kendileri dikerlermiş. Dedeme de annesi babasının asker elbisesinin kumaşından, asker elbisesini küçülterek asker kıyafeti dikmiş. Dedem de kıyafetini çok severmiş. Çocukluk yıllarında hiç üstünden çıkarmazmış. Sokakta herkese asker selamı verir asker gibi davranırmış. Dedemin lakabı o dönemlerde ‘Askerağa’ olarak kalmış ve ailemizin lakabı olmuş bir nevi.” dedi.

“‘Askerağa’ denildiği zaman herkes tanır, sever ve sayarmış”

Babuçcu Askerağa’nın çok sevilen ve sayılan birisi olduğunu söyleyerek, “Dedem çilingirlik yapıyormuş o dönemlerde. Çok sevilen ve sayılan birisiymiş. ‘Askerağa’ denildiği zaman herkes tanır, sever ve sayarmış dedemi. Bir gün kol ağrısı ile eve gelen
dedem içeriye
uzanmış ve evde hakka yürümüş. Askerağa’nın vefatı da Çankırı’da derin üzüntüye neden olmuş. Halkın pek çoğu üzülmüş ‘Askerağa’nın ölümüne. Altı tane çocuk bırakmış arkasında dedem. En büyük çocukları da babam. O dönemde bir gelir kaynağı olmadığı için babanemin altı çocuğu ahırda iki ineği ve  bahçesi kalmış dedemin vefatından sonra. Evin bütün sorumluluğunu ve yükünü babam üstlenmiş en büyük çocuk olarak. Babam, gece kamyonla taş taşırmış, tornacılık yapmış, gündüz dükkanı açarmış. Dur durak bilmeden çalışırmış. Daha sonra kardeşlerinin okumalarına, evlenmelerine ve herşeylerine destek olmuş.” sözlerine yer verdi.

“Konağın tarihi dokusunu yeniden canlandırmaya çalışıyoruz.”

Çocukluğunu yeniden canlandırmak istediğini ifade eden Askerağa’nın kızı Babuçcu, “Aradan yıllar geçtikten sonra 1968 yılında bu konağı satın aldık ve 1976’da bu konaktan taşındık. En son kiracımız bizi pek çok üzdü. Avlu neredeyse gün ışığı görmüyordu. Konağın tarihi yapısını bozmuş. Bu bizi çok üzdü. Ve babamın vefatından sonra kiracı çıktı ve biz de o konağın tekrar tarihi dokusunu kazandırmak ve çocukluğumuzun geçtiği bu yapıyı yeniden canlandırmak için kendi imkanlarımızla elimizden geldiğince restore etmeye çalıştık. 1978 yılında bu konak ilk defa tescillenmiş bu bina ve 1990 yılında ise tescilinin devamına karar verilmiş.” şeklinde konuştu.

“İnsan çok sevdiği işi yapınca yorulmuyor.”

“Gücümün yettiği kadar, yapabildiğim kadar bu konağı ayakta tutmaya devam edeceğim.” diyen Babuçcu, “İnsan çok sevdiği işi yapınca yorulmuyor da. Ben burada çocukluğumu canlandırıyorum yaşatmaya çalışıyorum. Babamın, annemin hatıralarını burada tekrar yad ederek yaşatmaya çalışıyorum. Annem de bu eve geldiğinde bu evdeki bütün yaşanmışlıkları hatırlıyor ve hep eskiler aklına geliyor. Benim kardeşlerim hep bu konakta dünyaya geldi. Eskiden doğumlar evde yapılırdı, hastaneye çok gidilmezdi. İçeride bulunan annemin yatak odasında 4 kardeşim dünyaya geldi. Annem içeride doğum yaparken ben çocuğum diye yanına almazlardı. Annem doğum sancısı çekerken o kadar üzülürdüm ki ben anneme çektiği acılar için. Ve bir süre sonra ‘ınga ınga’ diye bir bebek ağlama sesi gelirdi. Kardeşlerimin doğduktan sonraki içeriden gelen o ağlama sesi hala kulaklarımda şu anda. Annem doğumlarını hep bu odada yaptığı için ve burası annemin odası olduğu için bu odaya annemin adını verdim ve bu odanın ‘Ayşe Hatun Odası’ oldu. Burada annemin babamın nefesi var. Ben bu konağa elimden geldiğince sahip çıkacağım ve yaşatacağım.” ifadelerine yer verdi.

“Babam çok cömert bir insandı.”

Askerağa’nın cömertliğini de yaşatan Babuçcu, “Babamın ölüm yıldönümünde bu konağın avlusunda mevlid okutup yemek ikramında bulundum.
Babamın hatıralarının olduğu bu konakta, babamın konağında babamı ölüm yıldönümünde yad ettik, onun için dualar ettik. Babam çok cömert bir insandı. Yemeyi de yedirmeyi de çok severdi babam. Onun o cömertliğini burada tekrardan gösterdik ve yemek ikramında bulunduk.” dedi.

“Konağı canlı tutmaya çalışacağım.”

Babuçcu sözlerine şu şekilde son verdi; “Bundan sonra da burada mevlid, bayanların günleri, ufak organizasyonlar gibi birşeyler de yaparak konağı canlı tutmaya çalışacağım.

“Kurşun dökme geleneğini konakta yaşatmaya çalışacağız.”

Burada hep eski Çankırı yemekleri vereceğim. Eskiyi yad edeceğim hep. Bütün ikramlarımız da yemeklerimiz de Çankırı’nın yöresel yemekleri olacak. Türk kültürünün, Türk adetlerinin bir parçası olarak görülen ve insanların nazara karşı yapılan kurşun dökme işlemini de konakta yaşatmaya çalışacağız. Buraya gelen ziyaretçilerin talepleri doğrultusunda kurşun dökerek bu kültürü yaşatmaya devam edeceğiz.”

“Çankırı’da artık bir eviniz var.”

Çankırı’ya gelenlere artık hep diyoruz. Sizin de Çankırı’da bir eviniz var diye herkese söylüyorum. Burada gelsinler misafir edelim burada kalsınlar. Bu konak sadece bizim değil. Herkesin konağı, hepimizin konağı. Bu konağı, tarihimizi, geleneklerimizi hep birlikte yaşatmaya çalışalım. Hep birlikte sahip çıkalım.

Tarihi Askerağa Konağı bundan böyle Çankırılıların düzenleyeceği etkinliklere ev sahipliği yapacak. Sünnet ve beşik, mevlitleri, mukabelelerin okunacağı, tarihle buluşulacak bir kültür mekanı olarak hizmet verecek olan konağı ziyaret etmek ise her Cuma günü sabah 09.00 ile 18.00 saatleri arasında mümkün.

Askerağa Mehmet Aksoy kimdir?

Askerağa Mehmet Aksoy, 1939 tarihinde Çankırı’da doğdu. Babasını 17 yaşında kaybedince, ailesinin tüm yükü onun omuzlarına kaldı.

Baba mesleği tornacılıkla hayatını kazanan Aksoy, 1952 senesinde ekmekçi İhsan Efendi’nin kızı Ayşe hanımla evlendi. 

Çankırı Küçük Sanayi Sitesinin kurucularından olan Mehmet Aksoy; Esnaf Kooperatiflerinde, Şehir Terminali yapımında, Belediyede kurucu olarak hizmetlerde bulundu. Çankırı’ya yapılacak yatırım ve hizmetlerde girişimciler arasında yer aldı.

Çankırı’ya Almanya’dan ilk torna makinesini o getirdi. Teknolojinin olmadığı zanaat ve ustalık isteyen işler en zor işler onun maharetli ellerinden çıktı.

Bilge, entelektüel ve sosyal bir kişi olan Askerağa Mehmet Aksoy; çalışkan, disiplinli, dürüst, eli açık, gelenekçi, milli ve manevi değerlerine sıkı sıkıya bağlı,  prensipleri ve kuralları olan çok aktif bir insandı. Çocuklarının deyimiyle o; okuyamadığı okulunu evine ve hayatına taşımıştı.

Askerağa Mehmet Aksoy, 09 Mart 2018’de hayata gözlerini yumdu.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.